28 Ocak 2016 Perşembe

Birhan Keskin

"size,
bu odanın alacakaranlığından, 
okyanusundan, beni boğan dalgalarından, 
tenimde kalan tuzundan ve 
yastıklarda kuruyan gözyaşından 
hiç bahsetmedim. 

size, 
nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza 
(garip, tuhaf aslında) 
beyaz bembeyaz tabiatımla 
"iyiyim" diyorum. 
yani aslında korkuyorum 
bütün bunlar kıyamet 
bütün bunlar cinnet 
bütün bunlar cinayet demeye 
bir daha düzeltilemeyecek sözler 
söylemeye korkuyorum.

telefonla birlikte ışığı da kapatıp 
bol şanslar deyişiniz, şanslar deyişiniz, deyişiniz 
çınlarken içimde, 
bunun beni ne kadar kırdığından 
hiç bahsetmedim. 

bahsetmediğim çok şey var daha 
yaz çiçekleri, cam çiçekleri ölüyor 
akşamın altını, gümüşe dönüyor 
bunlar da önemli elbette 
en az, 
bana ihaneti öğrettiğiniz 
bana kanatlarımı bıraktırdığınız kadar.

odadaki ışığı, 

tenimdeki tuzu kırdım 
yastıklarda kuruyan gözyaşını, 
ufku 
terk ettim. 

söz kirlendi, 
kendi uzayımda kendime 
garsonluk etmekteyim.

sizinle yaşadığım her şey kıyamet, 
sizinle yaşadığım her şey cinnet, 
sizinle yaşadığım her şey cinayetti. 
ruh kirlendi 
kalbimin kenarında atını durduranlar için 
akrep beslemekteyim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder