20 Şubat 2016 Cumartesi

Sakın Terk-i Edepten- Bekçi Bakır

Osmanlı devrinde yaşamış arif ve meşhur şâir Urfalı Yusuf Nâbî, 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede devletin ileri gelen paşaları da bulunuyordu. Kafile Hicaz bölgesine girince Peygamberi ziyaret aşkı Nâbî' yi iyice sardı. Öyle ki, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Bir gece yarısı kafile Medine-i Münevvere'ye yaklaştı. Kafilede bulunan Eyüplu Râmi Mehmed Paşa o esnada kıble tarafına doğru ayaklarını uzatmış uyuyordu. Rasul-i Kibriya'nın beldesine girerken arkadaşlarında gördüğü bu manzara Nâbî'ye hiç de hoş gelmedi. Paşayı uyandıracak bir şekilde şu meşhur beyitleri söylemeye başladı:


Sakın terk-i edepten kuy-ı Mahbub-i Huda'dır bu 

Nazargah-i ilahidir, Makam-ı Mustafadır bu 

Felekde mah-i nev, Babüsselem'ın sine çakıdır 

Bunun kandili Cevza, matla-i ziyadır 

Habib-i Kibriya'nın habgahıdır fazilette 

Tevaffuk-i kerde-i Arş-ı Cenab-ı Kibriyadır bu. 

Bu hakin pertevinden oldu deycur-i adem zail 

Amadan açtı mevcudat düş çeşmin tutiyadır bu. 

Muraat-ı edep şartıyla gir Nabi bu dergaha 

Metaf-ı Kudsiyandır cilvegah-ı enbiyadır bu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder